Feride Tansuğ, uluslararası platformda Türk tasarımcılarını dünyaya tanıtmayı hedefleyen moda sektöründe uzmanlaşmış L’appart Pr İstanbul’un kurucusu ve yöneticisi.

Paris Vogue editörlerinden Sonia Racheline’i İstanbul’da o ağırladı. Vogue bu gezi sonrasında Istanbul’a 8 sayfa ayırdı ve Istanbul’un bir moda şehri olduğunu duyurdu. Paris’te İşletme ve uluslararası ilişkiler eğitimini tamamladıktan sonra kariyerine Washington’da, Dünya Bankası’nda başlayan Feride Tansuğ, uluslararası şirketlerde çalışmalarını sürdürdü. 2007 yılında kurduğu şirketiyle moda sektöründe PR çalışmalarının yanısıra, tasarımcılara, belirleyecekleri stratejiler ve yatırımcı bulmaları konusunda da destek veren bir proje ofisi olarak önemli başarılar elde etti.

Kariyeri, girişimciliği ve yeni sezon trendleri üzerine keyifli bir söyleşi yaptık.

Profesyonel kariyer yapmaktan vazgeçip moda sektöründe girişimci olmaya nasıl karar verdin ?

Sektör seçimimi daha ziyade fırsatlar belirledi diyebilirim. Modaya her zaman merakım vardı ama özellikle ilgilendiğim konu proje geliştirmeydi. Yaptığım işte en sevdiğim bu iki unsuru kullanabiliyor olmak beni daha da motive etti. Bu işe atılmadan önce kurumsal hayatı görüp, çalışmış olmam göre kendi işimi planlamama ve hayat geçirmeme cok  yardımcı oldu.

L’appart PR’ı kurmadan önce yaptığın çalışmalardan bahseder misin?

Üniversite eğitimim sırasında uluslararası şirketlerde Nestle, Rhone Poulenc, Banque Populaire, Peclers gibi.. uzun dönem stajlar yaptım. Mezun olduktan sonra ilk işim Dünya Bankasında oldu daha sonra Avrupa Birliğinin Euro’ya geçişi üzerine bir projede çaliştım ve en sonda Peugeot Citroen’de uluslararası satış pazarlama bölümündeydim.

Bütün bu deneyimlerimim şu anki işime çok faydası oldu bambaşka sektörler de olsa.

Proje fikrine yatırımcı bulmak konusunda nasıl bir yol izledin? 

İlk önce okul hayatım boyunca öğrenmiş olduğum gibi projemi kağıda döktüm ve beş senelik bir business plan çıkarttım. Finansal yatırımı geri dönüşleri nasıl bir duyurma ve pazarlama yolu çizeceğimi çıkarttıktan sonra business planımı alıp projeme yatırımcı aramaya geçtim.

İş modelinizden kısaca bahseder misin ?

Üç ortaklı limited bir şirketiz. Özellikle sektörde ilk olduğu için arkama yabancı uyruklu bir isim ve firmayı almayı önemsedim.

L’Appart PR Pariste uzun süredir hizmet veren bir ajanstı İstanbul fikrini beğendiler ve projeye inandılar bana isimlerini ve know how’larını kullanmam için izin verdiler.

Onun dışında bir de projemizin finansal yatırımcısı bulunmakta.

Sadece Türk tasarımcılarla mı çalışıyorsunuz? Kurumsal müşterileriniz de var mı?

Türk tasarımcılar ağarlıklı olsa da kurumsal müşterilerimiz ve çalıştığımız markalar da mevcut.

L’appart PR aslında moda sektöründe bir proje ofisi gibi çalışıyor, diğer  PR şirketlerinden sizi farklı kılan nedir ?

L’Appart bir moda PR ajansı dolayısıyla özellikle moda sektörüne hizmet vermekteyiz.

Fiziki anlamda farklılığımız ofisimiz showroom şeklinde düzenledik, yani çalıştığımız tasarımcıların ve markaların ürünlerini sergiliyoruz. Bu ürünleri moda çekimlerinde, reklam veya klip çekimlerinde kullanmak üzere veriyoruz.

Hizmet anlamında farklılığımız ; çalıştığımız müşterilerimize ilk etapta kısa, orta ve uzun vadede bir yol haritası çıkartıp markalarının projelerinin hedeflerine ulaşabilmesi için stratejiler geliştiriyoruz.

Çalıştığın sektörde bir ilk olmanın zorlukları nelerdi, bu zorlukları nasıl aştın?

Zorluklarından çok bana faydaları oldu diye düşünüyorum. Ülkemiz her türlü yeniliğe çok açık ve hoşa giden bir konsept olduğu zaman kolaylıkla benimseniyor. İlk etapta kendimizi moda basınına tanıttık ve onlarla güzel bir işbirliği sağladık. Basına showroom aracılığıyla vermekte olduğumuz hizmet çabuk anlaşılıp hemen kullanılmaya başlandı.

Bizim Türkiyeye geliş tarihimizinde zamanlama açısından doğru olduğunu düşünüyoruz tekstil konusunda ülkemiz çok ön sıralarda yer alsa da moda konusu daha yeni anlaşılıp gelişiyor. Dolayısıyla yeni başlayan çeşitli projelerde hemen yer alabiliyor olduk.

Sanırım, ilk olmanın en büyük zorluğu elinizde gösterecek bir referans yok dolayısıyla sadece kendinize inandırmaya çalışıyorsunuz.

Kaç kişilik bir ekiple çalışıyorsunuz?

Ekibimiz 5 kişi, dönem dönem stajyerlerimizde oluyor. Günümüzün büyük bir kısmı iş yerinde geçtiği için ekibin işe severek gelmesini ve iş yerinde keyifli vakit geçiriyor olmasını çok önemsiyorum. Dolayısıyla iş yerimizin dekoru ve çalışma anlayışını da böyle bir sistem üzerine kurmaya çalıştık.

Ofisimiz showroom olduğu için zaten daha sıcak bir ortam içindeyiz. Onun dışında ekip çalışmasına çok önem veriyoruz herkesin fikrine ve önerilerine çok açığız. Her türlü konuyu veya stratejiyi aramızda konuşup karar veriyoruz. Biraz aile ortamı var diyebiliriz.

Birlikte çalışacağın kişileri seçerken nelere dikkat ediyorsun?

Çok yönlü, enerjik ve meraklı insanlarla çalışmayı seviyorum. Farklı branşlarda okuduktan sonra moda sektörüne geçmek isteyen profiller hep dikkatimi çekiyor.

Moda sektörüne merakları, konuyla ilgili bilgileride önemli.

Olmazsa olmazım da ingilizce. İşimiz ve bulunduğumuz sektör için şart.

Fikrini hayata geçirirken ne tip zorluklarla karşılaştın?

Fikir aşamasından karara karardanda gerçekleşmesine kadar tabii zorlu süreçler oldu. Ancak sanırım en zor durum karar verme ondan sonra her zorluğa bir çözüm bulunabiliyor. Sektörde yeni bir alan olduğu için ilk başta yaptığınız işi tanıtıp sonrada insanları ikna etmek en zor kısmı diyebiliriz ama sanırım şanslıydım birçok kişi bana güvenip inandı.

Girişimci olmak isteyen üniversite öğrencilerine neler tavsiye edersin?

Öncelikle inansınlar. Yapacakları projeye inandıktan sonra bir de sabırlı olmak gerekiyor. Hemen geri dönüş beklemeden ayağını yorganına göre uzattıktan sonra yavaş yavaş herşey yerine oturuyor

Seni bugün olduğun noktaya getiren ilk adımlar nelerdi?

Eğitim hayatıma başladığım günden beri içimde bir girişimci ruha sahip olduğumu şimdi şimdi farkediyorum. Benim biraz farklı bir parkurum oldu ortaokulu daha bitirmeden önce kendimi birtakım planlar düşünmüştüm bunun için de liseden itibaren yurtdışında okumayı istedim ailem bu konudaki ısrarımı ve okul arayış çabam karşısında gidişime çok büyük destek oldular.

Strasbourgda lisede okurken yıllıkları olmadığını gözlemledim böyle bir proje öne sürdüm ve bizim için özel yıllık kolu kuruldu ve proje hayata geçti.

Devamlı kafamda yeni projeler döner sonra bunların hayata geçmesi içinde kararı aldıktan sonra hiçbir engel tanımadan yol alıyorum.

Günde kaç saat çalışıyorsun, bir günün nasıl geçiyor ?

Günde ortalama 12 saat. Sabah erken gelmeye çalışıyorum daha ekip gelmeden gelen emaillerimi veya hazırlamam gereken dosyaları düzenlemek için. Hergün en az iki toplantım oluyor. İşimiz insan ilişkileri olduğu için günümün büyük bir kısmı müşterilerle toplantılarla veya karar verilen stratejileri oturtmak üzere yaptığımız toplantıyla geçiyor. Moda sektörünün her bölümünden farklı kişilerşe görüsüyorum.

Hataları önleme konusunda nasıl bir yaklaşımınız var?

Hata yaparak ! Birkez hata yaptıktan sonra aynı hataya önlem almamız daha kolay oluyor

Başarılı bir girişimci olmanın bir formülü var mıdır?

Keşke olsaydı….

L’appart PR’ın 5 yıl sonra nerede olmasını planlıyorsunuz? İleriye dönük hedefleriniz neler ?

Hedeflerimiz bitmiyor…

Bünyemizdeki tasarımcılarımızın dünya çapında bilinirliklerini arttırıp, daha fazla söz hakkına sahip olmalarını isterim.

Modayla ilgili düzenlenen bazı faaliyetleri daha uluslarası arenalara taşımayı istiyoruz.

Yurt dışında da faaliyetleriniz olacak mı ?

Yurtdışı faaliyetlerimiz Paris ofisi üzerinden yürümekte onun dışında yurtdışı ağımızı her geçen gün genişletip daha büyük çapta hizmetler vermeye çalışacağız.

Girişimci olarak hayatını en iyi ifade eden kelimeleri seç desem?

İnanç ve cesaret.

Sana ilham veren, etkilendiğin profesyoneller, girişimciler kimler?

Bu soru tam yeni okuduğum bir kitapla eş zamanlı oldu

‘Femmes d’affaires mythiques’ adında bir kitap 22 başarılı girişimci kadının hikayelerini anlatıyor. Özellikle de moda sektöründen çok isim var. Coco Chanel dışında hikayesini etkileyici bulduğum isimler Barbie bebeklerin anası Ruth Handler.

Daha günümüze ve yakın çevreme baktığımda Ümit Boyner diyebilirim.

Hobilerin neler, iş dışında nasıl zaman geçirirsin?

En çok sevdiğim şey seyahat etmek.

İş dışında zaman buldukça veya seyahatlerim sıralarında sergi gezmeyi konsere tiyatro veya operaya gitmeyi seviyorum

Son olarak, 2011 yaz modasına ilişkin tüyoları da alalım…

Bu yaz renklenip neşeleniyoruz flash renkler var ; limon sarisi/turuncu/kirmizi gibi kuvvetli ve neseli renklere burunuyoruz….

Minimal bir siklikta hakim, meshur « less is beautiful » modaya hakim.

Merak etmeyin canlı renklerin yanı sıra vazgeçilmez siyah hep hakim ama bu sefer siyah elbiselerinizde farklı kesimler kullanmanız gerekiyor

Kısa ve mini elbiselerin yerine romantik, uçuş uçuş uzun 70’ler geri geliyor 2011 yazına

Her türlü çizgili kıyafeti de bulabileceksiniz.

Feride Tansuğ, Bilgi Üniversitesi’nde, 1 Şubat’ta “Moda’da Marka Geliştirme ve Halkla İlişkiler” başlığı altında bir seminer verecek.

 

Teşekkürler…

Yorum bırakın